Akciğer kanserleri gelişmiş ülkelerde en sık
görülen ve ölümcül seyreden kanserlerdir. Akciğer kanseri
halen tüm dünyada kanserler arasında %12.8 oranında görülürken,
tüm kanser ölümlerinin %17.8'ini oluşturmaktadır. Ülkemizdeki
yüksek sigara içme oranları dikkate alındığında (erkeklerde %63,
kadınlarda %24) akciğer kanseri tüm dünyada olduğu gibi
ülkemizde de en sık görülen organ kanserlerindendir.
ABD'de 2002 yılında 169.400 kişi akciğerkanseri tanısı
almıştır, 2003 yılında 154.900 kişi bu hastalığa yakalanmıştır.
Yaklaşık 1 milyon kişinin her yıl tüm dünyada bu hastalıktan
öldüğü tahmin edilmektedir.
Akciğer kanseri günümüzde erkekler kadar kadınlarda da önemli
sorundur ve kadınlarda son yıllarda dramatik artışlar söz
konusudur. Erkeklerde yıllık artış %3, kadınlarda ise %400'dür.
Hem insidans, hem mortalitedeki artışlardan sigara üretim ve
tüketimindeki artma, sanayileşme ile artan çevre kirliliği, göç
olayı, kentleşme ve mesleki faktörler en çok sorumlu
tutulmaktadır.(3)
Ülkemizde sigara tüketimi 1970'ten 1985'e kadar %10, 1988'e
kadar %44 artış göstermiştir. Akciğer kanserlerinin %80’ini
küçük hücreli dışı akciğer kanseri (KHDAK) teşkil etmektedir.
Tanı anında hastalığın evresi en önemli prognostik faktördür.
Opere olamayan küçük hücre dışı akciğer kanserli hastalar
sürekli güncellenen tedavi modalitelerine rağmen tatmin edici
olmayan sağkalım sürelerine sahiptir. 1995 ‘li yıllardan
itibaren Evre III B hastalıkta radyoterapiye kemoterapinin
eklenmesinin daha iyi yanıt oranlarına neden olduğu
gösterilmiştir. Radyoterapiden önce uygulanan kemoterapi akciğer
kanserinde erken mikrometastazı engellemiş ve daha geç metastaz
oluşmasını sağlamıştır.
Ancak ardışık tedavide radyoterapinin kemoterapiden sonraya
bırakılması lokorejionel kontrol oranlarında sorunlara yol
açmıştır. Düşük olan sağkalım süreleri eş zamanlı
kemoradyoterapiyi gündeme getirmiştir. Eş zamanlı
kemoradyoterapi hem erken dönemde radyoterapi uygulaması fırsatı
yaratıyor hem de mikrometastazları önlüyordu. Bir diğer önemli
etkiside verilen eş zamanlı kemoterapinin radyoduyarlaştırıcı
etkisi ile radyoterapinin etkisini potansiyelize etmesidir.
Son yıllarda opere olamayan evre III B küçük hücreli dışı
akciğer kanserli hastalarda eş zamanlı kemoradyoterapi yapılan
bir çok çalışma sonucunda standart tedavi seçimi olmuştur.
Tedavilerde taksanlar sık olarak seçilen ajanlar olmuştur.
Preklinik çalışmalara göstermiştir ki taxanlar tümör
hücrelerinin radyasyon duyarlılığını artırmakta, tümör cevabını
potansiyalize etmekte ve radyoterapinin tedavi edici özelliğini
artırmaktadır.
EPİDEMİYOLOJİ
Akciğer kanseri, tüm dünyada hem
kadınlarda hem de erkeklerde kanser ölümlerinin hala en sık
nedenidir. ABD'de 2002 yılında 169.400 kişi akciğer kanseri
tanısı almıştır, 2003 yılında 154.900 kişi bu hastalığa
yakalanmıştır. Yaklaşık 1 milyon kişinin her yıl tüm dünyada bu
hastalıktan öldüğü tahmin edilmektedir. . Akciğer kanseri ABD'de halen kansere bağlı
ölüm sebeplerinden hem erkeklerde hem kadınlarda 1.sırada yer
almaktadır. Erkeklerde kansere bağlı
ölümlerin %31'i, kadınlarda %22'si akciğer kanserine bağlıdır.
Akciğer kanseri diğer en sık görülen üç kanserden (kolon, meme
ve prostat kanseri) daha fazla ölüm nedenidir(
1990-1994 yılları arasında mortalite hızına bakıldığında
erkeklerde artış hızı yılda %1.4 kadar azalmış, kadınlarda
sigara içiminin artışına bağlı olarak %1.7 artmıştır.
Akciğer kanseri,. bu yüzyılın başında nadir bir hastalık iken
yeni etiyolojik ajanlara maruziyet ve artan ömür süresiyle
birlikte 20.yüzyılın önemli bir ölüm sebebi olmuştur
Gelişmiş ülkelerde önceleri kanserden ölümlerin %34'ünden
akciğer kanserleri sorumlu iken, günümüzde %28'inden sorumludur.
Bu azalmaların nedeni gelişmiş ülkelerde akciğer kanseri
gelişiminde tek sorumlu gösterilen sigaranın içiminde,
tüketiminde belirgin azalmalar ve içeriğinde yapılan
değişikliklerdir. Gelişmekte olan ülkelerde ise hem erkeklerde
hem de kadınlarda tüm kanser ölümleri içinde önemli yerini
korumakta ve belirgin artmaktadır
Ülkemizde, Sağlık Bakanlığı Kanser Savaş Dairesi (SBKSD)'nin
1997 yılında yayınlanan raporunda, akciğer kanserleri 1994
yılında tüm kanserler içinde %17.6 oranıyla birinci sırada yer
almaktadır. Erkeklerde %26.3 oranı ile birinci, kadınlarda % 4.5
ile 8.sıradadır.
ETİYOLOJİ
Sigara içiciliği: Akciğer kanserinin %90’ından fazlasının nedeni
sigara ve tütün ürünleridir. Sigara dumanı partikül ve gaz
fazından oluşmakta ve 4000’den fazla kanserojen madde
içermektedir. Sigara sayısı ve içim süresi arttıkça risk
artmakta, bırakıldıktan sonra 5. yıldan itibaren risk
azalmaktadır. Sigaranın içinde bulunan karsinojenlerin miktarı
ve inhalasyon derinliği de riski artırmaktadır. ülkelerin
tükettikleri sigara miktarı ile akciğer kanseri mortalitesi
arasında lineer bir korelasyon vardır. Ülkemizde yapılan
çalışmalarda akciğer kanserli kadınların %17'sinin, erkeklerin
ise %94'ünün sigara içtikleri bildirilmiştir. Akciğer kanseri
gelişme riski sigarayı bırakmayı takiben 10-20 yıl içinde hiç
içmeyenlerin düzeyine yaklaşmaktadır
3. Dopamin beta-hidroksilaz ve monoamin oksidaz aktivitesindeki
değişiklikler kişinin sigara bağımlılığını belirlemektedir.
( McKinney EF, et al.Pharmacogenetics 2000.)
Literatürde sigara bağımlılığı ile akciğer kanseri gelişimi
arasında ki bağlantıyı inceleyen çalışmalarda özetle şu
sonuçlara ulaşılmış :
1. Sigara kullananların % 10-20’sinde akciğer kanseri
gelişmektedir.
( Wright GS and Gruidl ME. Curr Opin Oncol 2000.)
2. Akciğer kanserli 3000’den fazla hastanın sadece % 2’si sigara
içmemektedir.
– Erkeklerde % 0,7
– Kadınlarda % 6,7
( Capewell S, et al. Thorax 1991 )
Tablo-1’de görüldüğü gibi sigara miktarı arttıkça risk
katlanarak artmakta ve sigarayı bırakmak hiçbir zaman riski
tamamen ortadan kaldırmamaktadır ancak sigarayı bıraktıktan
sonra risk giderekazalmaktadır. Sigara dışında puro içenlerde
risk 3 kat, pipo kullananlarda ise 8 kat artmaktadır.Filtreli
yada düşük tar içeren “light” sigaraları içenlerde kanser riski
azalmamaktadır. Bu tür sigaraları tüketen kişilerde adenokanser
insidansı artmaktadır.
Sigara yakıldığında tütünle birlikte kağıdın da yanma ürünleri
inhale edilir. İçe çekme sırasında (ana duman) sıcaklık 950 C’ye
kadar çıkar. Nefes aralarındaki beklemede ise daha düşük ısı
(yan duman) 350 C civarındadır. Sigara dumanında 4000 den fazla
kimyasal ve partikül mevcuttur. Bunlar içinde radon, bizmut,
polonyum gibi radyoaktif maddeler ve nikotin ve su uzaklaştıktan
sonra kalan madde yani “tar” veya “katran” bulunmaktadır.
Akciğer kanserinin tüm histolojik tiplerinin insidansı sigara
içimi ile artmaktadır. İstemli veya istemsiz sigara içimine
bağlı en çok görülen akciğer kanseri tipleri skuamöz ve küçük
hücreli kanserlerdir. Sigara içmeyenlerde bu tipler nadir olup,
adenokanserler daha fazla ve kadınlarda görülür. (15)
Sigara ile ilişkili olarak en sık görülen Skuamöz hücreli
karsinomdur.%90’ı sigara ile ilişkili bulunmuştur. Küçük hücreli
karsinomun da önemli bir kısmı sigaraya bağlı iken
adenokarsinomda bu oran %40 olarak saptanmıştır.
Pasif içicilik: Batı ülkelerinde sigara içmeyenlerde çevresel
maruziyete bağlı olgu oranı %20-30'dur. Pasif içicilerin aldığı
yan duman (side stream), sigara içenler tarafından doğrudan
inhale edilen dumanda tanımlanan tüm krasinojenleri içermekte ve
sigara filtresinden de geçmediği için, ana dumandaki karsinojen
ağırlığının 100 katı kadarını bulundurmaktadır.
“ Çevresel sigara dumanı maruziyeti akciğer kanserine neden
olmaktadır ”
( Hirayama T. BMJ 1981. Trichopoulus D, et al. Int J Cancer
1981.
Garfinkel L. J Natl Cancer Inst 1981. Dockery DW, Trichopoulus
D. Cancer Causes Control 1997.)
“ Çevresel sigara dumanı maruziyeti, sigara içmeyenlerde akciğer
kanseri gelişme riskini %15-25 artmaktadır ”
( Fontham ETH, et al. JAMA 1994. Hackshaw Ak, et al. BMJ 1997.
Boffetta P, et al. J Natl Cancer Inst. 1998. Zhong L, et al.
Lung Cancer 2000. )
1-Mesleki ve Çevresel Faktörler:
Asbest: Asbestin iki ana grubu vardır; serpantin ve
amfibol. Serpantin grubu lifler kıvrımlıdır ve en sık bilinen
örneği beyaz asbesttir ( krizotil asbest) amfibol grubundaki
lifler ise düzdür.Amfibol grubunda 5 tür asbest vardır;
krokidolit(mavi asbest), amozit (kahverengi asbest), aktinolit,
tremolit, antofilit. Amfibol grubu liflerin fiziksel
özelliklerinin ve dokularda uzun süre değişmeden kalabilmesinin
toksite artışında önemli olduğu kabul edilmektedir. Asbestin
kanserojen etkisi, sigara ile birleştiğinde 91 kat artar.
Radon:
Amerika Birleşik Devletlerinde akciğer kanserinin ikinci en sık
nedenidir (%10) ve her yıl 6000-360000 akciğer kanseri ölümünden
sorumludur. Radon kimyasal inert bir gaz olup uranyum parçalanma
ürünüdür. Toprakta doğal olarak bulunur. Solunum sistemine
inhale edildikleri ve pulmoner epitel veya diğer hücreler ile
direkt etkileştiklerinde kansere neden olurlar. İyi
havalandırılmayan ev ve işyerlerinde radon miktarı yüksektir.
Üst sınır 4 pCi/L olup 8 pCi/L'nin üstüne çıktığında kanser
riski artmaktadır. Sigara ile radonun etkileşimi sinerjiktir ve
kanser riski 1.3-1.8 oranındadır. Zemin kat eski binalarda
yaşayanlarda sıktır (Metro ve Tünel işçileri)
Çevre Kirliliği:
Hava kirliliğinin kanser gelişme riskindeki önemi tartışmalıdır.
Bununla birlikte yoğun çevre kirliliği akciğer kanseri mortalite
istatistiklerine yansımaktadır. Nitekim kentlerde kırsal kesimde
oturanlara göre akciğer kanseri gelişimi 1.26-2.33 kat daha
fazladır.
3 -Sosyoekonomik durum: Mesleki gelir ve eğitime göre
belirlenen düşük ve yüksek sosyal sınıflar arasında mortalitede
2 kat fark görülmüştür. Eğitim düzeyi düşük olanlarda sigara
içme prevelansı ve zararı artmaktadır. Sosyoekonomik düzey
sağlık hizmetlerine ulaşımı, kaliteyi ve kullanımı
etkilemektedir
4-Yaş ve Cinsiyet: Hastaların çoğu 50-70 yaş grubundadır.
Erkeklerde daha sık görülmektedir, ancak son yıllarda insidensi
kadınlarda erkeklere göre daha hızlı artış göstermektedir.
Histolojik tipler ve sağkalım açısından da cinsler arasında
farklılıklar vardır. Kadınlarda adenokarsinomların daha sık
görüldüğü, biraz daha geç evrede tanı aldıkları ve erkeklere
kıyasla ana karsinojen detoksifiye eden bir genin eksik olduğu
bildirilmiştir
5- Irk: Zencilerde daha sık görülmektedir.
6- Beslenme: Taze meyve, sebze ve karotenoid tüketiminin,
tüm histolojik tipler için sigara içenlerde ve bırakanlarda
kanser riskini düşürdüğü gösterilmiştir. Daha yüksek seviyedeki
tüketimle daha düşük seviye karşılaştırıldığında, sigara içimi,
yaş, cinsiyet ve akciğer kanseri için diğer risk faktörleriyle
birlikte değerlendirildiğinde %40-50 arasında risk azalması söz
konusudur. Özellikle β karoten olmak üzere en güçlü
antioksidanlar karotenoidlerdir. .Çok merkezli, randomize
CARET çalışmasında betakarotenin günlük 30 mgr ve
retinal-palmitatın 25 bin IU kombine oral uygulanmasıyla sigara
içen erkek ve kadınlarda ve asbest maruziyeti olan
çalışanlarda
akciğer kanseri insidansının azaldığı gösterilmiştir.
Retinoidlerin bir çok
çalışmada antikarsinojenik etkileri gösterilmiştir. Ayrıca
vitamin A eksikliği solunum sistemi epitelinde skuamöz
metaplaziye neden olmaktadır. Vitamin A'dan fakir diyetle
beslenenlerde, vitamin A'dan zengin beslenenlere göre akciğer
kanser riski 4.6 kat daha fazla bulunmuştur. Vitamin C ve
selenyum eksikliği, siyah çay, kolesterol de sorumlu
tutulmuştur. Sigara içen erkeklerde 5-8 yıl süre ile vitamin E
ve beta karoten verilmesi insidansda azalmaya neden
olmamaktadır.
7- Non-neoplastik akciğer hastalıkları: Akciğer kanser
riskinin tüberküloz, pulmoner fibrozis (örn. silikozis), kronik
bronşit ve amfizemi olan hastalarda arttığı bildirilmektedir.
Lokalize akciğer skar alanlarında ve
diffüz akciğer fibrozisi olan hastalarda akciğer kanseri
geliştiği bildirilmiştir. Skar yakınında mikroskopik olarak
epitelyal hiperplazi saptanmıştır. Skar zemininde kanser
gelişiminin patogenezi henüz tam olarak bilinmemektedir. Skar ve
fibrozis sonucu gelişen avaskülarite ve doku anoksisinin epitel
metaplazisine yol açtığı ve karsinogenezisi hazırladığı
düşünülmektedir. Skar alanlarında yüksek adenokarsinom insidansı
bildirilmiştir.
Akciğer Kanseri konusunda merak
ettiklerinizi online doktora sorun: